ZEHR-İ NERGİS / Bölüm 2

Yurdagül Kiraz on yedi yaşında, hayatın baharındaydı. Babası Şehit Üst Teğmen Mesut Kiraz, kızı henüz dört yaşındayken görev yaptığı Hakkâri’de şehit düşmüştü. Eşi Şerife Kiraz, kocasının ölümünden sonra kızıyla birlikte İstanbul’a ailesinin yanına gelmişti. Ama yaşamın onlar için hazırladığı acılar yakasını bırakmadı. Kısa süre içinde ailesini de kaybeden Şerife, kızına tek başına bakmak zorunda kalmış ve evlere temizliğe gitmeye başlamıştı. Sade bir hayat kurmuştu kızıyla kendisine. Daha doğrusu o öyle sanıyordu. Ta ki beş ay önce kızı birden ortadan kaybolana dek.. O vakit anlamıştı, bazı şeylerin kurduğu düzenden farklı olduğunu.

 Yurdagül’ü okutmak için canını dişine takmıştı ama kızı kaybolmadan birkaç ay önce okula gitmeyi bırakmıştı, tabi ki bundan haberi bile olmamıştı. Annenin söylediğine göre, kaçabileceği sevgilisi yoktu. Pek fazla arkadaşı da yoktu. Kızının nerede olduğuna dair hiçbir fikri yoktu.

 Kayıp Büronun tüm çabasına rağmen Yurdagül bulunamadı.

 İki gün önce emniyete isimsiz bir telefon geldi. İstiklal Caddesinin ortasında şüpheli bir çanta vardı. Bomba imha ekibi İstiklal Caddesini kuşattı ve kısa süre içinde çantanın bomba olmadığı anlaşıldı. Çantanın içinde Yurdagül’e ait parçalanmış birkaç iç organ ve vücut kalıntıları vardı.

 Otopsi sonucu Yurdagül olduğunu kanıtlayınca, Kayıp Büro Komiseri Çetin, beş aydır yürüttüğü Yurdagül’ün dosyasının, Başkomiser Pamir Dinçer’in ekibine verilmesini talep etti. 

  Pamir dosyayı incelediğinde neden cinayet masasında olduğunu bir kez daha anladı. Ve ne pahasına olursa olsun, mesleğini bırakmayacağına dair yemin etti.

 Onu toplantı masasında sessizce bekleyen ekibinin gözlerine baktı. “Yurdagül’ü medyaya meze yapmayacağız. Sizlerden hiçbir açık vermeden, şehit eşinin yarasına bir de medya tuzu bastırtmadan hareket etmenizi istiyorum. Unutmayın, biz yaşayalım diye onlar şehit oldu ve biz rahat yaşayalım diye eşleri, çocukları rahatlarından oldu. Bu dosyada canı yanacak tek kişi, Yurdagül’ün katili olacak,” dedi ve işe koyuldu.

  Fulya ve yardımcısı Aslı yeni bir çekim konsepti üstünde çalışıyorlardı. Kayalıklardan düşen makromesinin yerine yeni bir makrome sipariş vermişti. Ama son zamanlarda dış çekim taleplerinde konsept olayı patlamıştı ve makrome yeterli değildi. Üstelik kış çekiminde çıkan fırtına yüzünden ağaca kurdukları çiçekli salıncağı parçalanmıştı. Yerine yenisi hala yapamamıştı ve gelinleri en çok talep ettiği konsept salıncaklı olandı. Aslı’yla birlikte salıncak için malzeme almaya çıktılar. Yol boyu Aslı yeni konsept fikirlerini Fulya’ya anlattı. Fakat Fulya onu dinlemiyordu. Aslı’nın beklemediği bir anda arabayı kenara çekip park etti. Emniyet kemerini çözmeden Aslı’ya döndü ve omuzlarını dikleştirerek gülümsedi. Söyleyeceği şey dudakları arasından ansızın dökülünce tiz bir çığlık attı Aslı. “Bunu Pamir’den sonra söylediğim ilk insansın,” diyerek yardımcısının ellerini tuttu. Aslı ona iş ilanı için geldiği ilk andan beri, bu kıza kendini yakın hissediyordu. Bir yardımcıdan fazlasıydı Fulya için ve hamile olduğunu öğrenmesi gereken ilk insanlardan biriydi.

“Aman Allah’ım!” diye haykırdı Aslı. “Hamile çekimini yapmak için sabırsızlanıyorum!” dedikten sonra çabucak emniyet kemerini çözüp Fulya’ya sarıldı.

 Aslı minyon bir kızdı. Kıvır kıvır saçları beline kadar geliyordu. Kara gözlü, beyaz tenliydi. Kirpikleri neredeyse kaşlarına değiyordu. Hiperaktif ve neşe saçan fevkalade bir insandı.

 Bu andan sonra konuları düğün konseptinden bebek konseptine kaydı ve Aslı yeni fikirler üretmek için çılgınca bir hazla doldu.

  Emniyetten çıkmadan önce Pamir Orhan’ı odasına çağırdı. Ona gece gördüğü rüyayı anlatınca, Orhan düşünceli bir şekilde, “Dikkat et mi dedi?” diye mırıldandı. “Ya tehlikeliyse, Pamir?”

 Pamir koca bir iç çekip ondan vazgeçtiğini söylese de, ses tonundaki tedirginlik aşikârdı. “Bunu mesleğime yapamam,” dedi. Ve bir yanı geçmişinin masum çocukluğuna da yapmak istemiyordu. Pamir’in, Timur’dan (Nergis’in yeğeni) ne farkı vardı ki? Üstelik bir neden daha vardı, onu Nergis’i bulmaktan vazgeçiren en büyük etkendi. Ve şimdi Orhan’ın dudakları arasından dökülüyordu. “Pamir, eğer İhsan haklıysa, Nergis’in annenin de katili olduğunu biliyorsun, di mi?”

 Usulca başını salladı Pamir. Bundan sonraki hayatı boyunca, çocukluğunun annesinin özlemini duyacaktı.

1 Comment

  1. Yine güzel bir bölümü okumak iyi geldi

Yazıyı beğendiyseniz bir yorum bırakın: