The Banker Film Yorumu

Film, özgürlük tellallığının yapıldığı, Amerikan rüyası masallarının söylendiği 60 lı yılların Amerikası’nda bankacılık yaparak servet edinen iki karakterin hikayesini anlatıyor. Bu iki kişiden genç olanı küçüklüğünden beri matematiğe olan kabiliyeti ve bankacılığa olan merakı ile öne çıkıyor. Bankacıları çok iyi gözlemlemesi; sayıları, methodları ve işleyişi iyi kavraması kendisine büyük paralar kazanma fırsatı sunuyor. İstediği de bu… Para kazanmayı öğrenmek. Fakat derisinin renginden dolayı Amerika’daki sosyal düzen ona bu hakkı tanımıyor… Değil bankacılık yapmak, bankada işlem yapabilmek için randevu alma hakkı dahi yok. Bu gibi yerlerde bulunabilmesinin tek yolu, yerleri paspaslayan bir hizmetli olmak.

“Şikeli de olsa oyun oynamak keyiflidir.”

Kendisine yardım edecek ve işin beynini işletecek kendisi gibi siyahi bir ortak ediniyor. Ve piyasada kendilerini temsil edecek, işlerin ve servetin görünen yüzü, ‘yasal’ sahibi bir beyaz tenli… Bu beyaz adam, asıl karakterlerin temsili yüzü oluyor ve böylece sıkıntısız iş ve yatırımın yolu açılıyor.


Fakat tabi ki ‘kötülük’, punduna getirdiğinde çelmeyi takar.
Ve işler karışıyor.
Bu hikayede de gerçek bir hayat ve başarı hikayesini izleyeceğiz. Bir varolma mücadelesi…

Hürriyet bayrağını gökyüzüne değdirmeye çalışanların, ayağının altını yükseltmek için neye bastığının tipik bir aynası daha…

Film iki saate yakın sürüyor. Hikayenin seyri rahat serpiştirilmiş, keyifli bir yapım. ‘Hangi’ ve ‘Kim’i sorgulamak için bir mola daha. Hangi özgürlük? Kim için?..

“Saygı büyük bir şeydir. İnsanlar bazen onu kovalarken çok büyük riskler alırlar.”

Saygı nedir, sevgili izleyiciler?
Risk, yaşamak mıdır?

Keyifli seyirler :)

Yazıyı beğendiyseniz bir yorum bırakın:

[instagram-feed]