Filinta setinde bir gün

Üzerinden biraz zaman geçti, ama ben Filinta setini yazmadan duramadım :) Biraz bekledim ki, o gün setteyken çekimini izlediğimiz bölüm yayınlansın. Sonra da yoğunluktan yazamadım vs.

Öncelikle Filinta’dan bahsedeyim, bir Osmanlı polisiyesi :) biz Filinta’yı ilk bölümden beri hayranlıkla izliyoruz. Kostümler olsun, mekanlar olsun, oyuncular olsun bir harika. Biliyorsunuz genelde Türk dizilerini pek sevmem.

Filinta projesi için Kocaeli’nde Avrupa’nın en büyük dizi platolarından biri kuruldu. 19. Yüzyılın İstanbul’unun oluşturulduğu devasa platoda proje kapsamında 140 kişi çalışmaktadır. 270,000 m2 alanda 50,000 m2 inşa edilen setinde, eski Pera’nın, tramvayına varana kadar birebir kopyasının inşa edildiği Avrupa’nın en büyük dizi platosu şimdilik sadece Filinta dizisi için yapılan yatırım gibi gözükse de, dünyada Amerika ve Avrupa’nın en önemli yapım şirketlerinin de gelip çalışmak istediği ayrıcalıklı alana sahip bir yer olarak tanınmaya başladı.

Bu yüzden Filinta çok güzel ve çok özel. Biz de durur muyuz? Hafiyelik kanımızda var. İzmit’ten geçerken Seka Park’ta kurulduğunu duyduğumuz bu dizi setine de uğrayalım istedik. Biz sandık ki elimizi kolumuzu sallaya sallaya platoya gireriz. Ama öyle kolay olmadı ;)

Film setini bulmak epey kolaydı, ama nerede bu setin girişi? Seka park dediğimiz yeri bilenler bilir İzmit sahilinde kocaman bir alan.. Biraz araştırmayla set girişini bulduk. Ama ne yazık ki! o gün çekim varmış. Kapıdaki güvenlik görevlisi abi bizi içeriye sokmak için yönetmeni bile aradı ama nafile.. Çekimin olduğu gün içeri girmek yasak.

Peki biz durur muyuz? O muhteşem seti görmeden döner miyiz? Tamam kabul biraz süngümüz düşüyor. Setin etrafını turlamaya başlıyoruz. Ve karşımıza bir eşek çıkıyor! Sevimli, tatlı bir eşek. İleride atlar mı var? Onları da çekelim. Derken bakıyoruz Osmanlı kapısı gibi bir kapı. Haydi burayı da çekelim derken Galata görünüyor! Meğer eşek bizi sete getirmiş! :) Şansa bak. Şimdi içeriyi dolaşmadan olmaz. Ama sessiz olmalıyız! İçeride çekim var.

Arada sokaklarda dolaşan Osmanlı dönemi kıyafetli insanları görünce doğru yerde ve doğru zamanda olduğumuzu anlıyoruz. Bir film platosunu ilk gezişimiş. Ağzımız açık, dekorlardan izlediğimiz bölümleri hatırlamaya çalışıyoruz. “-Şurası kadının konuşma yaptığı yer, -şurası geçen bölüm patlamanın olduğu yer” diye. Öyle keyifli ki. Her yanına emek verdildiği çok belli.

Pera’yı da görmek istiyoruz. Hatta bunun için yanıp tutuşuyoruz. Ama Hasan bey yeter artık diyor. Bu kadar yeter, gördük göreceğimizi, kovulmadan gidelim. Benimse gitmeye hiç niyetim yok. Daha Pera’yı göreceğim. Belki Lara’yı belki de Filita Mustafa’yı!?

Görevli birini kestiriyorum gözüme. Setle ilgili sorular soruyorum, burası Galata, bir de Pera olmalıydı diyorum. Gelin ben sizi götüreyim, oraya gidiyorum diyor. İşte, istediğim tam da bu! :)

Takılıyoruz peşine, bizi zindanlardan geçiriyor, tırsmıyor değiliz. Ya bize kaçak giriş yaptığımız için ceza verirlerse? Neyse ki Pera’ya çıkıyoruz. Kostümler birden değişiyor. Halktan ziyade şık giyimli kadın ve erkekler boş boş da olsa yürüyor sokaklarda. Bayanların kıyafetlerini görseniz bir şatafat bir şatafat :)

Gözler tanıdık birini ararken Hasan Paşa (Kayra Şenocak) takılıyor gözümüze. Hasan bey onunla bir fotoğraf çektiriyor, (makinam da yeni olduğundan çekene kadar biraz beklettim, ama hiç sanatçı kaprisi yapmadı kendileri, teşekkür ediyorum:) )

Yavaş yavaş sete yaklaşıyoruz. Set ekibi toplanmış, anons geliyor herkes yerini alsın diye. Allah’ım ne heyecan :) Ve Filinta Mustafa (Onur Tuna) görünüyor. Günümüz kıyafetiyle. Makyaja gidiyormuş.. Onunla da bir fotoğraf, işine yolluyoruz. Ardından Boris Zaharyas (Serhat Tutumluer) geliyor, dizideki kadar korkunç :)

Herkes yerini alsın dendikten sonra yarım saat bekleniyor. Kamera açıları ayarlanıyor, oyuncular yerlerini alıyor vs. Dizi çekmenin ne denli zor olduğunu anlıyoruz. Ve daha fazla dayanamayıp setten ayrılıyoruz :)