SARI ORKİDE – BÖLÜM 30 / FİNAL

“Son Veda”

20 Mayıs 2022

 O gün hava Güneşliydi. Mehtap kızını parka götürmüştü. Belki de Ahu’yu bu parka son getirişi olacaktı. Birkaç hafta içinde yeni evlerine taşınacaklardı. Büyüdüğü semte geri dönüyordu: Fatih’e. Altlı üstlü iki küçük daire bulmuşlardı. Birinde annesi ve yeni kocası oturacak, diğerinde Mehtap kızıyla yaşayacaktı. Okul sezonuyla birlikte Ahu’yu anaokuluna verip iş arayacak ve artık kendi hayatını, kendisi kuracaktı.

 Mehtap kızını salıncakta sallarken, Ahu birden, “Babam geldi,” diye bağırarak salıncaktan atladı ve koşmaya başladı. O kadar hızlı koşuyordu ki, durduklarında Mehtap nefes nefese kalmıştı.

 Erman kızını kucağına alarak sarıldı. “Haber vermeden geldim, kusura bakma. Hava güzel olunca buraya gelirsiniz diye düşündüm.”

“Sorun değil. Hem biraz da sen koşarsın peşinden. Artık bir tazı kadar hızlı koşuyor, haberin olsun.”

 Erman gülümseyerek başını salladı. Sessiz, durgun ve hiç olmadığı kadar mahcup görünüyordu. Yaptığı kazadan beri bir garipti, kim bilir belki de kaza sırasında başına darbe almış ve değişmeye başlamıştı. Mehtap, bir gün onun içindeki iyi adamın uyanmasını dilemekten vazgeçmeyecekti. Nasıl vazgeçirebilirdi ki? Sonuçta o, kızının babasıydı. Kötü ve korkunç bir adam olmasını istemiyordu. Yaptıklarına rağmen, ona yaşattığı kâbusa rağmen Mehtap Erman’ı affetmişti. Çünkü her şeye rağmen, Erman kızına daima gülümseyerek bakmıştı. Kendi babasının, Mehtap’ın çocukluğuna yaşattıklarını; Erman Ahu’ya hiç bir zaman yaşatmayacaktı. Bunu biliyordu. Erman, babasından farklıydı. Bu yüzden onun için sadece iyiliği dileyecekti.

 Baba kız bir süre oynadıktan sonra Mehtap’ın yanına geldiler.

“Seninle biraz konuşabilir miyiz?” diye sordu Erman.

 Oturduğu bankta Erman ve Ahu’ya yer açarak başını salladı. “Ne konuşmak istiyorsun?”

“Hapse girmeyeceğim. Çünkü bir psikiyatriste gidiyorum, birkaç seans oldu. Psikiyatristim benim için rapor çıkartıp, cezai ehliyetim olmadığını mahkemeye sundu. Bunun karşılığında hakkımda istenilen hapis cezası kalktı ama kliniğe yatmam gerekiyor. Önümüzdeki ay kendi isteğimle tedavi amaçlı kliniğe yatacağım.”

“Ben ne diyeceğimi bilemiyorum, Erman.”

“Ben ne diyeceğimi biliyorum, Mehtap. Öncelikle hayatıma girdiğin ve bana bu kadar güzel bir kız evlat verdiğin için teşekkür ederim. Ahu’yu çok iyi yetiştiriyorsun. Ben ya da bir başkası ona bu kadar mutlu bir hayat sunamazdı. Onu senden hiçbir zaman almayacağım. Yemin ederim. Ahu’nun yeri senin yanın. Bu daima böyle kalacak.

 Senden iki şey isteyeceğim Mehtap. Biri, kızımızı bu şekilde büyütmeye devam etmeni istiyorum. Ama onu kliniğe getirme, beni orada görmesin. Klinikte olduğum süre annemlere götür, torunlarından mahrum kalmasınlar. Olur mu?”

“Tabii ki, Erman. Ben zaten Ahu’nun ailedeki herkesle görüşmesini istiyorum. Biz boşandık diye, kızım babasının ailesinden uzak büyümemeli. Diğer isteğin ne?”

“Beni affetmeni istiyorum. Sana yaşattığım her şeyi affetmeni… Özür dilerim, Mehtap. İyi bir eş olamadım, sana çok eziyet ettim. Senden iki çocuk aldım, onlar benim yüzümden öldü. Hak ettiğin mutluluğu sana vermedim. Hayatı zehir ettim. Affetmesen yeridir evet, ama yine de bir gün beni affet olur mu?”

Mehtap, ‘Zaten affettim,’ diyecekti ama sonra dili varmayınca, sadece başını sallamakla yetindi.

 Erman ona minnet dolu bir gülümsemeyle baktı. Ahu’yu öpüp Mehtap’a vererek ayağa kalktı. “Bir gün evlen, Mehtap. Yeniden sev ve hak ettiğin mutluluğu yaşa. Ben seni çok sevdim ama benim sevgim hastalıklıydı. Sen sevgisi hastalıklı olmayan bir adam tarafından sevilmelisin. Sev, sevil ve evlen. Bir gün yap bunları.” Dostça elini uzattı.

 Mehtap ona elini verirken kuşkuluydu, karşısındaki adam bir yabancıydı sanki.

 Erman son kez olduğunu bildiği için avucundaki eli nazikçe öptü ve Mehtap’ın yeşil gözlerine son kez aşkla baktı. “Hoşça kal, kızımın annesi.”

 Erman parktan uzaklaşırken, Mehtap olduğu yerde donup kalmıştı. Az önce karşısında ki adam, boşandığı adamdan çok uzaktı. O, aşık olduğu Erman’dı. Kalbi bir atın çiftesi gibi güçlü atıyordu. Ödü patladı. Az önce yaşadığı şey neyin nesiydi?

 Kızını salıncağa oturtup Eylül’ü aradı. Erman’ın söylediği her şeyi unutmadan önce tek tek anlattı.

“Bana bak, bu intihar falan etmesin?”

“Ay bilmiyorum, Eylül! Ya öyle bir delilik yaparsa?”

“Abisini arayıp uyar istersen.”

“Belki de gerçekten düzeliyordur?”

“Şu cümleyi kurmaktan vazgeçmeyeceksin değil mi?”

“Vazgeçmeyeceğim! O benim kızımın babası!”

“Umarım haklısındır ve düzeliyordur ama bu ona geri dönmen gerektiği anlamına gelmiyor, haberin olsun.”

“Dönmeyeceğim zaten! Adam öyle bir şey istemedi ki, bana evlen dedi, Eylül! Yani inanabiliyor musun?”

“Belki de gerçekten bu kez haklısındır ve tedavi işe yarıyordur. Şimdi Erman’ın deli raporu mu var?”

“Evet.”

“İstese bile Ahu’yu senden alamaz. Bundan böyle o defter kapandı.”

“Almayacağına yemin etti.”

“Çünkü zaten alamayacak. Böyle süslü cümleler kurup kafanı karıştırmak istemiş olabilir.”

“Sanmıyorum. Bu kez gerçekten samimiydi. Bambaşkaydı Eylül. Son kez konuşuyor gibiydi, gerçek bir son veda gibi…”

  O günün gecesinde Erman intihar etti. Ölmedi. Abisi onu bir şişe ilacı içmiş ve banyo küvetinin içinde bayılmış halde bulup hastaneye götürdü. Midesi yıkandıktan sonra odaya alındı. Birkaç gün hastanede kaldı ve bir ay sonra yatması gereken kliniğe hemen yatırıldı. Hastaneden taburcu olup, kliniğe yerleşti. Bundan sonra hayattan tek isteği, kızının onu sevmekten vazgeçmemesiydi.

  Mehtap o günün gecesinde, Erman’ın söylediği her sözü defalarca düşündükten sonra abisini aramış ve onun için endişelendiğini söylemişti. Böylece ona hayatı zehir eden, eski kocasının hayatını kurtarmış oldu. Hayır hayır..  O, kızının babasının hayatını kurtarmıştı. Ahu, babasını çok seviyordu ve kızı Mehtap’ın dünyasıydı. Sadece üç buçuk yaşındaki bir kız çocuğunun babası intihar edip ölmemeliydi. Hiçbir baba kızını böyle terk etmemeli, kızına bu kadar acı bir son bırakmamalıydı. Mehtap 4 yıldır, yani Ahu’ya hamile olduğunu öğrendiği günden beri, ne yaptıysa kızı için yapmıştı ve bundan böyle hayatında ne yapacaksa yine kızı için yapacaktı.

  Ben Eylül Akça Gönay, size hayatını anlattığım bu kadın, benim en yakın arkadaşım Mehtap. Ve bu ‘Güçlü Kadınlar’ serimin ilk hikayesi olan Sarı Orkide’nin SON’u.

                                                                                                SON.

4 Comments

  1. Müleyke says:

    Ahh Mehtap üzümlü kekim 😢
    Umarım buna benzer olaylar, hep böyle güzel sonla biter..

  2. Nurcan ASKAR says:

    Kaleminize sağlık zevkle okudum başarılarınızın devamını dilerim ❤️

  3. Aylin says:

    Sonunun böyle bitmesine sevindim, Mehtap ve kızı hep mutlu olurlar inşallah:’)

  4. Özlem says:

    Eylülde bi el atsaydı arkadaşına yani, belki bu kadar zorluk çekmezdi… sonu güzel bitmesine sevindim

Yazıyı beğendiyseniz bir yorum bırakın:

[instagram-feed]