SARI ORKİDE – BÖLÜM 20

Ayrılık”

3 Ay Sonra

  Üsküdar’ın ara sokağındaki o evden yine sesler yükseliyordu. Ama bu kez mahallelinin tanıdığı sesler değildi. Evet, kadın yine bağırıyordu ama adamın hiç sesi çıkmıyordu. Üstelik kadının haykırışı bu kez feryat değil, nefretti.

 Kadın ilk kez yüksek sesle, tüm mahalle duyarcasına, boşanmak istediğini haykırıyordu. Dahası, adamı tehdit ediyordu.

 Komşuları, kadının artık delirdiğini düşündü. Çocuktan sonra muhtemelen lohusalık bunalımına girmiş ve atlatamamıştı. Onun için üzüldüler ama her zaman yaptıkları gibi yine sessiz kaldılar.

 Mehtap belki de hayatında ilk kez güçlü olduğunu hissetti. Elindeki fotoğrafları kocasının yüzüne atıp, “Beni boşayacaksın Erman!” diye bağırdı. “Eğer boşamazsan, yemin olsun, Burcu mudur nedir, o sürtüğün kocasına bu fotoğrafları gönderirim!”

 Sessizce özür diledi, Erman. Samimiydi özründe. Karısının onu affetmesini istedi. Bir daha Burcu’yla konuşmayacağına dair yeminler etti. Ama Mehtap’ın oku yaydan çıkmıştı.

 Kocasının onu bu kez evli bir kadınla aldatması hem onurunu kırmış hem de kurtuluş biletine kavuştuğu için huzura ermişti. Erman’ı delirdiğine ikna ederse, Burcu’nun kocasına gitmesin diye boşanmayı kabul edeceğini biliyordu.

“Artık kocası, sevgiline ne yapar bilemiyorum!”

“Bak, o geçmişte kaldı…”

“Geçmiş mi?” Yere uzanıp fotoğrafları aldı, “Bunlar mı geçmiş?” diyerek tekrar Erman’ın suratına fırlattı. “Konuşmalarınızın kaydını kopyaladım. Eğer beni boşamazsan, her şeyi hem senin ailene, hem iş arkadaşlarına, hem de o sürdüğün kocasına göndereceğim. Beni buna mecbur etme! İmzala boşanma evrakını, kızımız için insan gibi boşanalım!” dedikten sonra arkasına bakmadan odadan çıktı.

  Ertesi günün akşamına kadar ikisi de birbiriyle hiç konuşmadı. Erman karısının gözlerine bakmaktan kaçıyor, kendini belki de ilk kez suçlu hissediyordu. Ona böyle hissettiren duygu, kızına olan sevgisiydi. Burcu’yla buluşmamak için çok direnmişti. Burcu’ya çok direnmişti ama olmamıştı işte… Bir erkekti neticede ve karısı hiçbir zaman ona Burcu’nun hissettirdiği şeyleri hissettirememişti. Ama Mehtap ona dünyanın en güzel bebeğini vermişti, değil mi? Kızına baktıkça gözleri doluyordu. Boşanırlarsa kızını istediği zaman göremeyecekti.

 Mehtap, Erman’ın hüzünle Ahu’ya baktığını görünce iç çekti. “İstediğin zaman onu göreceksin,” dedi, Erman’ın içini okumuşçasına. “Baba kızın arasına girmeyeceğim. Hiçbir zaman iyi bir koca olmadın ama Ahu’yu ne kadar çok sevdiğini görebiliyorum. İyi bir babasın. Sizi ayırmaya niyetim yok. O yüzden düzgünce boşanalım istiyorum. Çocuğumuz için birbirimizin yüzüne bakabilelim.”

“Yani özlediğim her an gelip görebilir miyim,” duraksadı. “Gerçekten mi?”

“Elbette.”

 Hüzünle gülümsedi Erman. “Doğum gününe bir ay var. Davayı doğum gününden sonra açsak olur mu? Yani ayrılacağımızı ailelerimize doğum gününden sonra söylesek? Kızımızın ilk doğum günü ne de olsa.”

 Düşündü Mehtap. “Bu bir ay da ayrı odalarda uyursak olur.”

 Yavaşça başını salladı Erman.

“Bugünden itibaren karı koca ilişkimiz bitti. Doğum gününden sonra da anlaşmalı boşanıyoruz. Kabul mü?”

 İstemeye istemeye kabul etti. Belki bu bir ayda Mehtap’ı vazgeçirebilirdi. Zaman kazanmıştı.

  “Yani öylece kabul mü etti?” diye sordu Eylül şaşkınlıkla.

“Etmek zorundaydı. Gördüm, Eylül. O kadından bahsederken gözlerinin aldığı ifadeyi gördüm. Kocasına gideceğim diye aklı çıktı. Bana hiç öyle bakmadı, biliyor musun…”

 İç çekerek arkadaşının elini tuttu. “Peki sen ona, Birol’a baktığın gibi baktın mı, Mehtap?”

“Baktım tabi.”

“Ne zaman?”

“Bana verem teşhisi koyduğunda nişanlıydık. Herkes, Erman’ın beni bırakıp gideceğini söylüyordu. Ama o öyle bir sahip çıktı ki.. ‘İşte’ dedim ‘ilk kez doğru adam’. O dönemler onu çok sevdim, Eylül.”

 Günler geçmeye başlamıştı. Erman sessiz, sakin ve anlayışlıydı. Kendini affettirmek için elinden geleni yapıyor olsa da Mehtap bu kez kararından dönecek gibi durmuyordu.

 Doğum günü hazırlıkları başlayınca ikisini de tatlı bir telaş sardı. Erman ilk kez Mehtap’ın her istediğini sorunsuzca alıyor, doğum gününü en güzel gün yapmak için çabalıyordu. Belki o günün gecesinde Mehtap ona sarılır ve, “Sensiz yapamam” derdi.

 Doğum gününe bir hafta kala, Eylül’ün pasaportu vize damgasıyla birlikte geldi. Serhan’ın yanına gideceği için mutlu, Mehtap’ın boşanma sürecinde yanında olamayacağı için gergin hissediyordu. Arkadaşının yanında olamazsa, boşanamaz diye endişeleniyordu.

 Bütün karmaşık duyguları aynı anda hissediyordu. Neyse ki yazdığı kitaptaki gibi gitmeden hamile kalmamıştı. Yine de insanların hakkında konuşması ona muhteşem bir kitap ve iş kazandırmıştı.

 Birkaç hafta önce bir web sitesinden iş teklifi aldığında, arkadaşlarının dalga geçtiğini düşündü. Kim, neden onun Almanya’ya gidemeden hamile kaldığını anlattığı kitabı sitesinde yayınlamak isterdi ki? Karşındaki kişiyi arkadaşlarından biri sanıp tiye aldı. Buluşmak istedi ve buluşmaya o kadar kale almayarak gitti ki.. Şoka uğramıştı. Karşısında hiç tanımadığı bir adam vardı ve bilgisayarıyla gelmişti. Eylül’ü görünce heyecanla ayağa kalkmış ve hikayesine hayran kaldığını söylemişti. Hikayenin sadece küçük bir bölümünü sosyal medya hesabında paylaşmıştı Eylül. Bu yabancı adam onu, oradan keşfetmişti. Ne garip…

 Masadan kalktığında anlaşmayı yapmış ve hemen o hafta sitede yazmaya başlamıştı. Dünya çok garipti gerçekten.

 Yayınlanan üçüncü bölümden sonra ise telefonu bir an bile susmamıştı. Tanıdığı herkes Eylül’ü arayıp, hamile olup olmadığını soruyordu. Hatta bir gece, saat iki sularında ablası tarafından zorla uyandırılmış ve bir dizi sorguya çekilmişti.

“Hayır, hamile değilim, abla. Hayır, tabi ki kürtaj yaptırmadım! Yazdıklarım bir kurgu…” Herkese aynı şeyleri söylemekten sıkılmış olsa da yazmayı bırakmadı. Mavi Kış’ı yazmak ona bambaşka bir güç veriyordu. Kurgu ve gerçeği harmanlamaktan inanılmaz bir haz almıştı. Bunu ilk kez yapıyordu. İlk kez yazdığı şey tamamen kurgu ya da fantastik değildi. Bu kez kendi hayatından ve sevdiği insanların hikayelerinden ilham alıyordu.

 Ve Mavi Kış, Almanya’daki serüvenin de en yakın yoldaşı olacaktı. Şimdilik bunu bilmiyordu.

 Eylül, Mehtap’a gideceğini söylediğinde derin bir sessizlik kapladı ortamı. En can sıkıcı olansa Eylül’ün doğum gününe gelemeyecek olmasıydı. Serhan geliyordu ve toparlanması lazımdı. Birbirlerine sessiz ama anlayışlı bir ifadeyle baktılar.

“Söz ver bana, Mehtap. Boşanmaktan vazgeçmeyeceksin.”

“Neden vazgeçeyim ki?”

“Eminim Erman’ın bir planı vardır. Doğum gününde ne yaparsa yapsın, sakın yumuşama.”

“Endişelenme, asla geri adım atmayacağım. O dönem bitti.”

Eylül, ‘Umarım’ diye geçirdi içinden. Sadece gülümseyerek sarıldı.

“Eylülün 23’ün de gidiyoruz. Yani on beş gün falan var. Ama en geç ocak ayında geleceğim. Biliyorsun, fotoğraf eğitimim yeni bitti. Belgelerimizi ocak ayında alacağız ve unutma, sergimiz olacak.”

“Belki sergine boşanmış bir bekar olarak gelirim,” diyerek kıkırdadı Mehtap.

Eylül bu kez sesli söyledi. “Umarım.”

5 Comments

  1. Müleyke says:

    Yine harika bir bölüm 😍 kalemine sağlık

  2. Aylin says:

    Harika bir bölüm! Uzun zamandır okuyorum, yorum yapmak aklıma gelmemişti. Devamını merakla beliyorum🥰

  3. Selin says:

    Yazarın eline sağlık. Hikaye harika.

  4. Özlem says:

    Mehtabın boşanacağını düşünmüyorum nedense☺️ Bir dahaki bölümü iple çekiyorum

  5. Ayşe Nur says:

    Ben de yorumlarınızın devamını bekliyorum :)
    Sevgiler :)

Yazıyı beğendiyseniz bir yorum bırakın:

[instagram-feed]