-Sibel-
( Bir Önceki Bölümden: İster inanın ister inanmayın ama kitabı okurken uçağın nasıl kalktığını, nasıl bir yolculuk yaptığımızı ve ne ara indiğini anlamadım bile. Alper nasıl bir adamdı bilmiyordum ama daha ilk an hayatımı etkilemeye başlamıştı. )
Havaalanından çıkar çıkmaz bizi siyah bir Mercedes karşıladı. Haldun Bey her şeyi en ince ayrıntısına kadar düşünmüştü. Alper ön koltuğa, şoförün yanına oturdu.
Bir süre sonra şoföre kenara çekmesini söyleyerek arabadan indi. Bagajı açtığında ne yaptığını anlayamadım. Dayanamayarak indim. Valizini açmış, içindeki silahı çıkarıyordu. Gayri ihtiyari ne yaptığını sorunca, ters ters bana baktı.
Silahın kokusunu içine çekerek, beline yerleştirdi.
“Neden silahını şimdi çıkarıyorsun?”
“Hep böyle çok soru sorar mısın?”
“Hep böyle çok kaba mısın?”
“Hala soru soruyorsun. Bin hadi arabaya, millet bir şey var sanacak.” Valizi kapatıp, tekrar yerine itti.
Sabır dedim içimden, başka bir şey söylemeden yerime döndüm. Ama içimi kemiren küçük kurt yüzünden geri çıktım. “Onu neden aldın?”
Bagajı kapatarak yüzüme baktı. “Kolunu neden yanında getirdin?”
“Ne alakası var?”
Elini belindeki silahın üstüne koydu. “Sen nasıl kolunu bırakamıyorsan, ben de onu bırakamıyorum. Çok bile ayrı kalmıştık.” Gözleri devirerek devam etti. “Başka sorunuz var mı, Efendim?”
“Tüm hafta böyle mi olacaksın?”
“Nasılmışım?”
Kalas, demek istedim. Demedim. Omuzlarımı silkerek koltuğa döndüm. Onun arkamdan sırıttığına yemin edebilirim.
Araba park yerinde durdu. Şoför beyaz – bordo binayı göstererek, “Arya Hanımın evi orası, tek zil var,” dedi. Arabadan inip valizlerimizi aldık. Adam anahtarı Alper’e uzattı. “Haldun Bey arabayı size teslim etmem gerektiğini söyledi.”
Alper, “Peki, şimdi siz nasıl gideceksiniz?” diye sorunca kaşlarımı kaldırarak baktım. Onu ilk defa kibar bir şekilde konuşurken görmenin şokunu yaşıyordum.
“Benim evim hemen ileride, Efendim.”
Başını sallayarak anahtarı aldı. Şoför bizden uzaklaşınca sırıtarak tozpembe valizime baktı. “Yardıma ihtiyacın var mı?”
“Kendim taşırım,” deyip öne geçtim. Valizimle ona vurmak istiyordum. Vurmadım.
“Arya & Dane” yazan zile basıp bekledim. Kapıyı beyaz tenli, sarışın bir kadın açınca nutkum tutuldu. Hayatım boyu ondan daha güzelini görmüş müydüm? Sanmıyorum. Karşımdaki kadına bakarken, içten içe kıskançlıkla dolduğumu fark ederek Alper’e döndüm. Onun da kadına benim baktığım gibi bakıp bakmadığını kontrol ettiğimi anlayınca, utançtan yanaklarım kızardı. Fakat Alper aynı ifadesiz suratıyla dikiliyordu.
“Siz Arya Hanım olmalısınız?” dedi.
Kadın başını sallayarak kapıyı ardına kadar açtı. “Lütfen bana sadece Arya deyin, buyurun.”
İçeriye girip valizleri kenara bıraktık. Kısa bir kendimizi tanıtma faslının ardından Arya bizi salona aldı. Bir şey içmek isteyip istemediğimizi sordu. Sadece su istedik. Bize su getirmeye gittiğinde neredeyse boş denilebilecek odaya göz attım. Bizim evden bile sadeydi. Krem tonlarında döşenmişti. Odaya hareketlilik katan tek şey, televizyon ünitesindeki çerçevelerdi. Bebeklikten ergenliğe geçen oğlunun, bebeklikten çocukluğa adım atan kızının fotoğraflarıyla doluydu. Vay canına! Bu kadının boyu kadar oğlu olduğuna inanamıyordum.
Arya iki bardak suyla geri dönünce dikkatimi fotoğraflardan aldım. “Haldun size ne söyledi?” diye sordu yerine otururken.
Gülümsedim. “Haldun Bey, sizi çok önemsiyor. Her şeyi düşünmüş, bir hafta sonra birlikte İstanbul’a döneceğiz. Sizin ve çocuklarınızın bileti hazır. Haldun Bey, evinizde bir yarık oluştuğunu ve bunun haberini yapmak istediğinizi söyledi. Ayrıca çocuklarınızla İstanbul’a gelmek istediğinizi..”
Arya elini kaldırarak beni susturdu. “Haldun’un dediği her şeyi unutun. Ne ben ne de çocuklarım o uçağa binmeyecek. Ben ona İstanbul’a gelmek istiyorum demedim, ben ona ‘buraya gel’ dedim. O ne yaptı, biliyor musun?” elini cebine sokarak sigara paketi çıkardı. “O bir korkak, kendi gelmeye korktuğu için sizi yolladı.” Paketi açarak bir dal sigarayı parmakları arasına koydu. Paketi tekrar cebine sokarak, elini çakmakla geri çıkardı. Sigarayı dudakları arasına koyup, yaktı. Öyle sert içine çekmişti ki, ellerinin titrediğini o sıra fark etmiştim.
“Siz iyi misiniz?” diye sordu Alper.
İçine dolan dumanı üfleyerek güldü. “Kızım aylar önce kaçırıldı ve birkaç gün önce kocamı tutukladılar. Şimdi soruyu tekrar sormak için düşünün isterseniz. Belli ki Haldun size hiçbir şey söylememiş.”
Donup kalmıştım. Gayri ihtiyari Alper’e baktım. O da en az benim kadar şaşkındı. Yine de konuşmayı başaran o oldu. “Kocanızı niye tutukladılar?”
Arya soruya cevap vermeden önce birkaç kez sigarasını sertçe içine çekti. “Kızımızı yaktığı için.”
Önce Arya’ya sonra birbirimize baktık. Haldun Bey, bizi neyin içine sokmuştu, bilmiyorduk. O an tek anladığım, karşımdaki güzel kadının içinde bambaşka bir şeyin yattığı olmuştu.
2 Comments
Uhh adım adım konunun içine çekiliyoruz. Çok heyecanlı gidiyor!
Satırların arasında kayboluyorum
. Sen bir harikasın Ayşenur👏🏻