-Arya ve Melodi-
( Bir Önceki Bölümden : “Öğretmeni, yaklaşık bir saat önce okuldan onu aldığını söyledi.” Bu sözle, dünya Arya’nın başına yıkılırken, duvardaki yarıktan belli belirsiz bir ışık çıkarak yarığın kapandığını görmüştü. )
Her anne bir nebze canavardır. Çocuğunu korumak için her şeyi yapan bu kadınların ellerinden çocukları alındığında, masallardaki canavarlardan daha tehlikeli olabilirler. Arya da o canavarlardan biriydi. Kızını geri almak için her şeyi yapacaktı. Ne gerekiyorsa…
Oğlu Deniz eve geldiğinde duyduğu gürültüyle kardeşinin odasına koştu. O ana dek annesinin içinde yatan canavarı görmemişti. Odaya girdiğinde tüm hayatının koca bir yansımadan ibaret olduğunu henüz bilmiyordu.
Arya’nın elinde bir balta vardı. Ter içindeydi ve saçları ensesine yapışmıştı. Gözyaşları yanaklarında donmuş, çıplak ayakları morarmıştı. Yine de durmuyordu. Elindeki baltayı inatçı duvara ardı ardına indiriyor, duvarı parçalamaya çalışıyordu.
Deniz omzundaki çantayı yere atarak annesine koştu. Balta olan elini yakalayıp kadını kendine doğru çekmeye çalıştı. Ama Arya öyle kuvvetliydi ki, oğlan neye uğradığını şaşırarak yere savruldu. “Anne!” diye inlemişti düşerken.
Arya durmadı. Duvarın boyası yere dökülmüş ama duvarda çatlak dahi oluşmamıştı. Deniz ayağa kalkarak annesine tekrar yaklaştı. “Anne, benim,” diye mırıldandı. Onu görmesini sağlamak için çabalıyordu. “Ne yapıyorsun?”
Arya’nın eli baltayla birlikte havada kaldı. Buz gibi bir ifadeyle oğluna baktı. “O burada,” dedi ve baltayı duvara sertçe indirdi. “Melodi burada, Deniz.”
“O sadece bir duvar anne.” Oğlan uzanıp annesinin elindeki baltayı almaya çalıştı. “Ne olursun, dur. Kendine gel artık.”
Birden durdu. Dönüp oğluna baktı. “Onu geri alacağım. Benden çalmalarına izin veremem.”
Duraksadı oğlan. “Onu kimin kaçırdığını biliyor musun?”
Kadının yüzünde oluşan gölge, Deniz’i korkutmuştu. İşte o an yaşadığı hayatın bir yansımadan ibaret olabileceğini ilk kez hissetti. Arya ağır ağır başını sallarken, Deniz bir an için onun tanıdığı annesinden farklı olduğunu gördü. Karşısındaki kadının içine canavar girmiş gibiydi.
Melodi’nin Kaybolduğu Gün
“Öğretmeni, yaklaşık bir saat önce okuldan onu aldığını söyledi.”
“Ne saçmalıyorsun, Dane! Ben bugün evden dışarı adım dahi atmadım!”
Dane ellerini saçları arasından geçirerek oturdu. “Neler oluyor, Arya? Kızımız nerede?”
“Belli ki beni tanımayan bir öğretmene, annesi olduğunu söyleyen bir kadın tarafından kaçırılmış. Polise gitmeliyiz!”
Arya’nın içini kaplayan huzursuzluk, polisin Melodi’yi bulamayacağını söylüyordu. Yine de kızını bulabilmek için her şeyi yapmaları gerektiğine inanıyordu.
Dane hırsla ayağa kalkıp duvara yumruk attı. Kızına o kadar düşkündü ki, aklını oynatabilirdi. Kim niye karısı gibi okula gidip, Melodi’yi almıştı ki? Okuldaki herkes Arya’yı tanıyordu, Melodi’yi her “annesiyim,” diyen kadına vermezlerdi. Bu işte başka bir şey olmalıydı. Dane şüpheyle karısına baktı. Bacağı hala kanıyordu. Pencere kırık, yerler cam içindeydi. “Bu odada neler oldu?” diye sordu buz gibi bir ses tonuyla.
Omuzlarını silkti Arya. Nasıl anlatacağını bilemiyordu. Camın hızla açıldığını, duvara çarparak kırıldığını söyledi. Ama kocasının ona inanmadığını anlaması zor değildi, bakışlarına yerleşen şüphenin oturduğu aşikardı. “Bana inanmıyorsun.”
“Sadece kızımın eve gelmesini istiyorum,” dedikten sonra odadan çıktı.
Dane odaya geri döndüğünde elinde pamuk, tentürdiyot ve sargı bezi vardı. Omuzlarını düşürerek karısını kollarına aldı. “Özür dilerim, söz konusu Melodi olunca kendimi kaybediyorum.”
“Kızımızın nerede olduğunu bilsem, bir saniye durur muyum, sanıyorsun? Ben onun annesiyim!”
Başını salladı Dane. “Hadi, şu bacağını saralım. Sonra da polise gidelim.”
Arya bir an için kocasını kaybedeceğini sanmıştı. Dane’yle birbirlerine duydukları aşk uğruna ikisi de tüm hayatından vazgeçmişti. Onu kaybederse gidecek hiçbir yeri yoktu.
Dane, kimsesiz bir çocuktu. Onu Neo Naziler büyütmüş ve kendileri gibi yetiştirmişti. Arya’yla aynı üniversite de okumuşlardı. Başlarda onun Türk olduğunu bilmiyordu. Sarı saçları ve yeşil gözleriyle Dane’nin aklını başından almıştı.
Bir gece eve giderken, duyduğu kadın çığlığını takip etmişti Dane. Çıkmaz bir sokakta bir grup keş, genç bir kızı kenara sıkıştırmıştı. Kollarını sıvadığı gibi grubun arasına daldı. Yerdeki kıza ulaştığında donup kalmıştı. Kızın yeşil gözleri içini titretmiş, aşk o an onu sarmıştı.
O gün öğrenmişti Arya’nın adını ve Türk olduğunu. Sonrasında fırtınalarla dolu bir aşkın içine düştüler.
Dane’yi büyütenler bir Türk kızına karşıydı, Arya’nın ailesi ise bir Nazi’yle ilişkisini desteklemiyordu. Uzun mücadelenin sonunda Dane Nazileri, Arya da ailesini terk etti. Daha doğrusu Arya böyle olduğunu söyledi. Çünkü işin aslı anlatamayacağı kadar karışıktı.
“Kızımızı bulacağız, değil mi?” diye sordu Arya, Dane bacağını sarmayı bitirirken.
“Ne pahasına olursa olsun, kızımız evimize geri dönecek.”
Aradan günler geçmişti, Melodi’den hiçbir iz yoktu. Arya kızının nerede olduğunu, onu kimin götürdüğünü anlamıştı. Bilmediği tek şey, duvardaki yarığı nasıl açması gerektiğiydi. Bu yüzden eline aldığı baltayla girişmişti. Duvarı parçalarsa kızına ulaşabilir sanmıştı.
Deniz sakince, “Peki, onu kim kaçırdı?” diye sordu.
Arya başını iki yana sallayarak elindeki baltayı bıraktı. “Babana hiçbir şey söyleme,” deyip şimşek hızında evden çıktı.
Önce bir sigara yaktı. Sonra telefonunu eline alarak Haldun’u aradı. Haldun telefonu açar açmaz, “Melodi’yi aldılar,” dedi.
Adam ne duyduğundan emin olamayarak duraksadı.
“Lanet olsun, Haldun! Duymuyor musun beni, sana kızımı aldılar diyorum.”
“Neler oluyor Arya?”
Burnunu içine çekti. “Buraya gelmen gerek.”
“Gelemem, biliyorsun.”
“Öteki tarafa geçmem gerekiyor ama sensiz yapamam.”
“Eminim Melodi’yi bulursun, lütfen beni rahat bırak.”
“O telefonu kapatırsan, yemin ediyorum kim olduğunu tüm dünya öğrenir.”
Hattın ucunda öfkeyle soludu. “Gelemem, hem gelsem bile o tarafa geçemeyeceğimi biliyorsun. Hatta senin bile geçmen imkansız. Belki de basit bir kaçırılmadır. Sakince…”
“Ne sakinliğinden bahsediyorsun! Yıllar önce imkansız denen şeyi yaptık, yine yaparız. Birlikte yapmak zorundayız. Kızımı onlar aldı, eminim. Yarık açıldı Haldun..”
“Saçmalama Arya! Gelmem için uydurduğuna eminim.”
Eğer Haldun, Arya’nın yanında olsa her şey daha kolay olurdu. Ağzından kan gelene kadar vurur ve onu ikna ederdi. “Melodi’yi aldıkları gün, duvarımda yarığın açıldığını gördüm. Ama bir daha açılmadı. Yarığı açmam lazım.”
Sustu ve sesli bir şekilde iç çekti. Bir şey düşündüğü belliydi. Nihayetinde, “Gazete de bir kız var,” dedi. “Benim gibi olduğunu işe alırken hissetmiştim. Sana onu yollayabilirim. Haber için gittiğini sanır..”
“Senin gelmeni istiyorum, aptal bir çalışanın değil!”
“Dinle beni, Arya. Ben gelmem, istediğin kadar tehdit et. Sana kızın yanında bir de asker gönderirim. Tahmin ettiğin şey gerçekse, eğitimli biri tarafından korunmaya ihtiyacın olacaktır. Onlarla, beni bulaştırmadan ne yapıyorsan yap, sonra da çocuklarını al ve buraya gel.”
“Sensiz nasıl yapacağım, Haldun?”
“Yıllardır nasıl yaptıysan öyle.”
Sigarasını yere atıp üstüne bastı. “Yıllardır ortaya çıkmamışlardı. Sensiz mücadele edemem.”
“Lütfen böyle yapma.”
“Lanet olsun!”
“İşim var, Arya. Kapatmak zorundayım.”
Arya öfkeyle telefona baktı. Bir şey söylemeden telefonu kapatacaktı ki Haldun’un, “Bu arada,” dediğini duyunca kulağına tekrar götürdü. “Gelecek olan kişilere arkadaşım olduğunu söyleyeceğim,” deyince okkalı bir küfür edip telefonu Haldun’un yüzüne kapattı.
Tüm akşam ve sonrasındaki günlerde Arya, yarığı açmanın yollarını aradı. Ve nihayetinde buldu.
1 Comment
cook heyecanli!! yarinki bölümü sabirsizlik ile bekliyorum